1968 dünya gençlik hareketlerinin temelinde alternatif siyasal projeler, alternatif sanat anlayışları, alternatif yaşama biçimleri, alternatif yemek kültürü, alternatif giyim kuşam, vb. projeler bulunuyordu. Beatles, fast-food, geniş paçalı pantolonlar, uzun saçlar, sarkık bıyıklar vb...
|
|
Otomobil yarışlarında yaşanan korkunç kazalardan sonra yarışın duracağını, hatta iptal edileceğini sanırdım. Herkes panik halinde olay yerine akın edecek, kimisi sürücüleri (pilot) kurtarmaya çalışırken, başka bir grup pamuk, tendürdiot, oksijen, yara bandı telaşına düşecek.
|
|
“Tarih, insanların geçmiş deneyimlerinden ders alma yeteneği olmadığı gerçeğinin durmaksızın tekrarlanması olayıdır.” Prof. Kurt Schillin'in lafı fazla dolaştırdığını düşünüyorsanız, “Tarih tekerrürden ibarettir” şeklinde özetleyebilirsiniz.
|
|
Her yıl ortalama 4-5 kez yurt dışına çıkıyoruz. Uzaklarda türkü bir başka özleniyor. Elbette kasetten de dinleyebilirler ancak türküleri ilk ağızdan dinlemek - hele benim sahnede yaptığım gibi ‘muhabbet’ de varsa – insanlarımızın daha yoğun duygular yaşamasını sağlıyor. Buna da çok ihtiyaçları var gurbette.
|
|
Biliyorum,uzun zaman oldu size yazmayalı. Bunun için çok üzgünüm, inanın. Yazmayı; hemen her konuda ne düşünüyorsam yazmayı, çok seviyorum. Çoğu zaman yazdıklarımı bir yerlerde yayınlamak için değil: yazmanın sağladığı rahatlamaya ulaşabilmek için yazıyorum. Gecenin sessizliğinde, çalışma odama çekilip yazmaya başlayınca, nasıl rahatlıyorum, anlatamam. Çoğu zaman kendimi, dış dünyanın depresif ortamından bu şekilde koruyorum.
|
|
02.03.2007 tarihinde Birgün gazetesindeki köşemde yayınlamak üzere yazıp gazeteye gönderdiğim, ancak gazetenin yayın politikalarına aykırı bulunduğu gerekçesiyle gazete yönetimini sansürleyip basmadığı yazım...
|
|
Bu köşede ne yazarsam yazayım, bir tek şeyi hiç unutmayacağımdan emin olun: Bu köşe babamın malı değildir; tam aksine halkın malıdır.
|
|
Bir düşünce kendisini hangi araçlarla ifade ediyorsa, o araçların taşıdığı değer kadar değer taşır. Bir siyasal düşüncenin, yaşamın her alanında var olandan, yani karşıtı olarak gördüğü siyasal düşüncelerden farklı projeleri olmalıdır.
|
|
Koşuyoruz, koşuyoruz ama bir yerlere varamıyoruz. Varamıyoruz çünkü biz de kafeslerimizde tek başımıza koşuyoruz. Oysa tam da örgütlü olmanın, birlikte koşulara çıkmanın zamanıdır şimdi.
|
|
Egemen ideolojinin güdümüne girmeyen sanatçılar, bilim adamları, filozoflar ne çok acı çektiler insanlık tarihi boyunca. Baskılar, işkenceler, sürgünler, idamlar... Sağlıklı bir aklın üretemeyeceği ölçüde ve biçimde uygulanan vahşete direndiler ama asla boyun eğmediler.
|
|
Felaket tellallarından hiç hazzetmem. İçini karartırlar insanın. Sürekli somurtup hiç gülmemeyi ciddiyet, insanın en güzel yanına sahip olmayı, yani gülebilmeyi ise, basitlik sayarlar.
|
|
Çocukluğumun bir bölümü tütün tarlalarında geçti. Kiraladıkları tarlalarda tütün yetiştirirdi bizimkiler. İcarcı denirdi bu durumda olanlara. Tütün dikim zamanı geldiğinde, tarlanın bir köşesine kurulan çardaklara taşınılır, hasat sonuna kadar orada yaşanırdı.
|
|
Televizyon izlencelerinde sanatçılar, ne kadar duygusal olduklarından, kanadı kırık bir serçe için ne çok gözyaşı döktüklerinden, sokak kedilerinin sorunları için örgütlenilmesi gerektiğinden söz ediyorlar.
|
|
Yunan Mitolojisinde Kirke adlı yarı tanrı bir varlık vardır; dokunduğu insanı domuza çevirir. Cehalet Kirke'nin ta kendisidir. Halk şairi Sıdkı ne güzel söylemiş: "Cahilin gümrahın düşmen izine, Bel bağlama muhannetin sözüne..."
|
|
Bizden önce bu topraklar üzerinde yaşamış uygarlıklara yaklaşımda iki görüş etkilidir. Birincisi; 'tüm bu mirasın sahibi biziz, hangi uygarlığın eseri olursa olsun onu korumak ve bizden sonraki kuşaklara sağlam bir şekilde ulaşmasını sağlamak görevimizdir' diyen görüştür ki, bu bizim de doğru olduğunu düşündüğümüz yaklaşımdır.
|
|
Avrupa'dan bir konser çağrısı geldiğinde, vize sürem bitmişse içimi bir sıkıntı basıyor ki... 'Kusura bakmayın, programım dolu' deyip geri çevirmek geliyor içimden ancak yurt dışında yaşayan insanlarımızın türkülerimize duyduğu özlemi düşününce, vazgeçiyorum.
|
|
Demokrasinin, gelişmiş bir birey olmanın şartlarından birisi de katılımcılıktır. Çevrende dönen olaylara, yazılan bir makaleye ya da bir şiire, bestelenen bir türküye, meclise sunulan bir kanun taslağına, yaşanan bir toplumsal olaya karşı kayıtsız kalmamak, gerektiğinde düşüncelerini açıkça paylaşabilmektir..
|
|
Sanatçılar çoğu kez dış dünyadan kendilerini soyutlayabildikleri sessiz, sakin, yalnız kalabilecekleri ortamlarda çalışmayı seçiyorlar ki, dikkatleri dağılmasın, üretim süreçleri kesintiye uğramasın.
|
|
Ne kadar yorucu olursa olsun, bizim işin en güzel yanı konserlerdir. Her konser etkinliği yeni dostlar, yeni olaylar, yeni mekânlar, yeni kavramlar anlamına gelir. Her yeni şeyde olduğu gibi, burada da ufkunuzu genişleten, çevrenize farklı pencerelerden bakmayı sağlayan olaylarla karşılaşırsınız.
|
|
Bu ikisi bir insanda toplandığında, ortaya korkunç bir tablo çıkıyor. Bu tür insanlara kendi çıkarlarına olmadığı sürece herhangi bir doğruyu kabul ettirebilmek olası değildir.
|
|
Gecenin geç bir saatiydi. "Bu saatte gelen telefon pek hayra alamet değildir ya, hayırlısı" dedik. İbrahim Sevimli idi telefondaki. "Ahmed Arifi kaybettik. Cenazesi yarın öğle namazından sonra Ankara'da toprağa verilecekmiş. Mümkünse İlyas'a duyurmayın" dedi.
|
|
Daha önce Antik Halikarnassos Bodrum belgeseli ile Mausoleum'u geri isteyen belgesellere de imza atan Alternatif Sinema, şimdi de Didim Belediyesi'nin desteği ile, Kehanetler Ülkesi Didyma belgeselini çekiyor.
|
|
Akşamüzeri Ula'dakifilm setine ulaştığımda hummalı denebilecek bir çalışma temposu içindeydiler. Herkes bir şeylerle uğraşıyordu. Tam bir konsantrasyon sağlanmış durumdaydı. Kimsenin kimseyi görecek hali yoktu. Hiç sesimi çıkarmadan bir süre izledim olup biteni.
|
|
Neden bazı insanlar bir müzik türünden 'nefret' ederler? Ya da, bir müzik türünü seven, dinleyen insanların kötülüğünü, mutsuzluğunu neden istesin ki?
|
|
Organizasyonu yapanlar, temmuz ayı başında Sivas'ta yapılacak Pir Sultan Abdal şenliklerine katılıp katılamayacağımı sorduklarında, Konya'nın Seydişehir ilçesi CHP örgütüne, 3 Temmuz 1993 tarihinde konser yapacağıma dair söz vermiş durumdaydım.
|
|
Çocukları birbirleriyle acımasız bir yarış içine sokan bu sisteme lanet ediyorum. Oysa bu yaşta birbirleriyle oynayıp arkadaşlık, dostluk, paylaşım gibi insan değerlerini öğrenmelerine ve geliştirmelerine yardımcı olmalıydık.
|
|
Dünyanın en sıcak bölgelerinden birinde yaşıyoruz. Yalnızca hava sıcaklığı değil bizi kaynatan; aynı zamanda bölgede tırmanan son olayların yol açtığı siyasal reaksiyonun ortaya çıkardığı ısı, sinir sistemimizi yanma noktasına getirdi.
|
|
Ankara, Anadolu Medeniyetleri Müze-si'nde bulunan Alacahöyük kalıntılarında yer alan bir kabartma çok ilgimi çekiyor: En solda darbuka çalan bir adam, onun yanında uzun saplı bağlama (başka hiçbir çalgıya benzemiyor) çalan bir çalgıcı, onun yanında nefesli (kaval'a benziyor) bir çalgı ile eşlik eden birisi, onların biraz önünde de şarkı söyleyen bir kadın.
|
|
En önde kimi zaman bir atın üstünde, kimi zaman üstü açık bir arabada, kimi zaman bir Limuzin içinde padişahlar gibi giydirilmiş ve süslenmiş bir oğlan çocuğu, ardından davul zurna takımı, ardından da çocuğun arkadaşlarından oluşan bir konvoy, feryat figan tüm şehri baştan aşağı dolaşıyor. Yapılmak istenen nedir burada?
|
|
Son derece güzel düzenlenmiş etkinliğe deneyimleriyle destek veren Sincan Belediyesi eski başkanı sayın Aziz Gürsoy, etkinliğin başarılı geçmesi için çok emek harcadı.
|
|
5 Ağostos Cumartesi günü, Milas'ın şirin sahil beldesi Ören'de, i. ören Melih Cevdet Anday Şiir Günleri ve Kültür Etkinliği kapsamında, sevgili kardeşim Seza Kırgız ile bir konser verdik.
|
|
Konser için gittiğimiz ilçede internet kafe-den maillerimizi aldık, yanıtlarımızı verdik. İşimizi bitirdikten sonra tam kapıdan çıkacağız, birlikte dolaştığımız arkadaşım Celal Kozak kafenin sahibi olan bayana dönüp: -Hanfendi afedersiniz, borlaada müzik cd'si satan bir dükkan vaa mı acıba?
|
|
Ormanlarımız yanıyor. Yanan yalnızca ormanlarımız değil; yüreğimiz yanıyor. Geleceğimiz yanıyor, umutlarımız yanıyor Ege dağlarında. Telefon eden dostlar çaresiz, hüngür hüngür ağlıyorlar.
|
|
Milas, Bodrum, Yatağan yöresinde askere giden gençleri uğurlarken, davul zurna ile Cezayir ve Halep adlı türküler çalınır. Yürek dağlayan bu ezgiler ile ağlaşır analar, bacılar... Osmanlı'nın son yıllarında Arabistan çöllerinde çok sayıda Anadolulu genç can vermiştir.
|
|
Konserlerime gelenler yalnızca türkü söylemekle kalmayıp, kimi zaman başımızdan geçen bir olayı, kimi zaman bir türkünün çağrıştırdıklarını, kimi zaman bir olay ile ilgili küçük anektodları paylaştığımı bilirler.
|
|
Lübnan'a asker gönderme ile ilgili tezkerenin Meclis'ten geçmemesi için yapılan muhalefete ve halkın yüzde yetmişinin (bence daha fazladır) hayır demesine karşın, hükümet bildiğini okudu. Kendilerini tebrik ederim.
|
|
"Viva Enternasyonale Solidaridat!". Yani, "Yaşasın Uluslararası Dayanışma!" Güzel dilek elbette ama Avrupalılar bunu kendilerine dayanak olmak şeklinde alırlar. Küçük bir azınlık dışında, kimsenin umurunda değil uluslararası dayanışma.
|
|
Teknoloji yaşamımıza bu kadar girmişken ondan uzak kalmak büyük yanlış olur. Madem biz önyargılarımızı kıramıyor, zamanı yakalayamıyoruz, bari bırakalım da çocuklarımız kendilerini kurtarsınlar.
|
|
Burnuma ramazan pidesinin mis gibi kokusu ulaşıyor bir yerlerden. Bir hoşluk kaplıyor içimi. Doğup büyüdüğüm mahalleyi anımsıyorum. Yüzüme hafiften bir gülümseme yayılıyor, dalıp gidiyorum.
|
|
Hepimiz çocuklarımızın iyi bir eğitim almalarını istiyoruz. Neredeyse onlarla yeniden okula başladık, aynı sıralardan ikinci kez geçiyoruz. Ben oğlumla bu yolu yürümekten son derece mutluyum doğrusu.
|
|
Çekememezlik, kıskançlık gibi duygular ancak cahil, kötü niyetlilerde görülen bir ruh hastalığı durumudur diye biliyorum ben, yanlış mı?
|
|
Dr. Haluk Erdem'in gönderdiği ileti, 13 Kasım 2006 tarihinde Gazi Üniversitesi tarafından düzenlenecek olan 'Dünya Felsefe Günü' etkinlik programını içeriyor. Sabah 10:30'da Rektör Prof. Kadri Yamaç'ın konuşmasıyla başlayacak olan programın sabah bölümünde yer alacak panelin konusu, 'Felsefe, Eğitim ve Medya'.
|
|
Herkes tertemiz giyinmiş, erkekler kravatlarını takmış, hanımlar saçlarını taramış Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamaya gelmişler. Yüzlerinden nur akıyor desen yeridir. Gözlerinde öfkeden eser yok. Oysa, öfkelenmek için o kadar çok nedenleri var ki...
|
|
5 Kasım Pazar günü İstanbul Kartal'da, 1. Genç İşçiler Kurultayı'na katıldım. Türkiye işçi sınıfının ulaştığı bilinç düzeyini, ülke sorunlarına ve bölgemizde yaşanan olaylara olan hakimiyetini görünce, çok heyecanlandım. Genç işçilere ve kadınlara yönelik çalışmalarına ise, hayran kaldım.
|
|
Ülkemiz insanları çok yönlü saldırı altındalar. Belki de tarihimiz boyunca bu denli şiddetli ve her yönden saldırıya uğramamıştık.
|
|
Sanat, bireysel özgürleşmenin, gelişmenin en etkin aracıdır. Bunun için harcanan zaman dışında kalan ise, 'yaşamımızı devam ettirmek için yapmak zorunda olduğumuz işler için gerekli zaman' dır.
|
|
Yaptığınız iş ne olursa olsun, sonunda başarıya ulaşmanın yolu, disiplinli çalışmadan geçer. Gününüzü nasıl planladığınız, zamana nasıl davrandığınız, işinizi ne kadar ciddiye alıp ne kadar savsakladığınız, başarılı bir insan olup olamayacağınız hakkında ipuçları verir.
|
|
Hangi siyasal partide olursa olsun, Avrupa'da siyaset yapan tüm arkadaşlarımızı destekliyorum. Onların sayılarının artması, Avrupa'da oluşacak politik bir güç, Türkiye'de yaşayanlar için, Avrupa Birliği sürecinde çok önemli bir yaptırım aracı olacaktır.
|
|
Başına gelmeyen bilmez derler ya eskiler; yerden göğe kadar haklılarmış. Bir gazetede yazmak kadar insanı geliştiren, ama bir o kadar da zor ve sorumluluk isteyen bir iş yokmuş. Ben haftada bir gün yazıyorum. Buna rağmen kimi zaman zorlanıyorum. Hergün yazan yazarlara sabır ve kolaylıklar dilerim.
|
|
İlk geometri kitabımızın başında, "Tanrı dünyayı yaratırken geometri kullandı. Descartes." yazıyordu. Çok şaşırmış, bunun ne anlama gelebileceği konusunda epeyce düşünmüştüm. Herhangi bir konu üzerinde harcanan düşünsel emek asla yabana gitmez.
|
|
Küçük çocukları severken ne diyoruz: "Oouvv, gurban olsun emmisi ona..." "Gurban olayım, bana bi yardımcı ol" diyoruz başımız sıkışınca. Ya da, hayranlığımızı anlatmak için: "Hey seni yaradana gurban olayım, şundaki boya, posa bak..." Halka duyduğu saygıyı "Ablan gurban olsun sana" diyerek ifade ediyor bazı sanatçılar.
|
|
Emek harcanmadan sahip olunan hiç bir şeyin değeri tam olarak bilinemiyor. O değerli olduğunu düşündüğünüz şey sizin elinizdeyse, ona hak ettiğini düşündüğünüz değeri önce sizin vermeniz gerek.
|
|
Birçoklarının, günlük yaşamın kültürü olarak tanımladığı popüler kültürün yozlaşması, o toplumun geleceğinin ne yönde şekillenmekte olduğunun en önemli göstergelerindendir.
|
|
Nâzım'ın dediği gibi, "yaşamak ne güzel şey be kardeşim." Ve ne büyük bir şanstır ki, dünyanın en güzel bölgelerinden birinde; Anadolu'da doğmuşuz. Bu muhteşem yarımadanın üzerinde biriken kültürün bir parçası olmak, o eşsiz zenginliğin hamallığını yapmak ne büyük bir onur, ne erişilmez bir mutluluk...
|
|
Bir yakınlarını kaybettikleri halde sahneye çıkmak zorunda kalan sanatçıların öykülerini çok dinlemiştim. Bunun nasıl bir duygu olduğunu, neler hissetmiş olabileceklerini öğrenmek zorunda kalmam diye de dilekte bulunmuşumdur hep. Ancak, dileklerim kabul olmadı ne yazık ki.
|
|
Sabahın erken saatinde, pırıl pırıl Ege güneşinin altında, yokuş başından aşar aşmaz karşımıza çıkan tablo herkes için başka anlamlar içeriyordur kuşkusuz. Önümüzde Bodrum'un bembeyaz evleri, biraz ilerde muhteşem Ege denizi ve Kara Ada, karşımızda, uzakta Yunan adaları...
|
|
Yaşlı teyzeyi, "memlekette kimsemiz kalmadı, gel seni de yanımıza alalım" deyip İsviçre'ye, Zürih'e götürmüşler. Apartmanın üçüncü katındaki dairede, oğlu, İsviçreli gelini ve torunlarıyla yaşıyor. "Nasılsın teyze, rahatın yerinde mi?" diye sordum. "Rahatı nö'rim kurban, tadım yok," dedi.
|
|
Teyze..." diyorum sevdiğim kadınlara; yaşlarından ötürü değil, asla... "Emmi..." diyorum çok sevdiğim adamlara; yaşlarından ötürü değil; asla!... İlyas emmi, Cahit emmi, Aykut emmi... Engin emmi... Emmi; baba yarısı, demek... Teyze; ana yarısı...
|
|
İslamiyet'in kabulünden önce, Türklerin göçebe hayatı yaşıyor olmalarının nedeni, sanıldığı ya da anlatıldığı gibi ekonomik değil, dinseldir. Hakikatin bu dünyada olduğu, bu dünyanın hakikatini anlayabilmenin yolunun da, mümkün olduğu kadar çok gezmeyi gerektirdiği inancı, eski Türklerin göçebeliğini anlatmakta daha doğru gibi geliyor bana.
|
|
Bana göre sol tarafta oturan küçük bir grup daha birinci türküden sonra tempo tutmaya başladılar: "Çökertme, çökertme..." Gülümsedim. İkinci türküyü söyledim... Bizimkiler yine: "Çökertme... Çökertme..." Şaşkınlık ve endişe içinde baktım slogancı gruba.
|
|
| |