Makaleler


HAYDİ SANATÇILAR SOKAĞA

Bir sanatsal ürün, yaratıcısının elinden çıktığı andan başlayarak, kimi zaman yaratıcısının dahi aklına gelmeyecek sonuçlara neden olabiliyor.

Sanatçılar çoğu kez dış dünyadan kendilerini soyutlayabildikleri sessiz, sakin, yalnız kalabilecekleri ortamlarda çalışmayı seçiyorlar ki, dikkatleri dağılmasın, üretim süreçleri kesintiye uğramasın.

Ancak, bu sessizlik özleminin ayarını kaçırıp da, dört duvar arkasından halk için(!) sanat yapmaya kalkınca, olmuyor doğal olarak.

Ekonomik koşullar nedeniyle, sanat alıcısının bütçesinden sanat için ayırdığı pay her geçen gün azalırken, alacağı ürün konusunda daha da seçici, daha titiz davranmak zorunda kalıyor.. Sevdiği, saygı duyduğu, güvendiği sanatçılar tarafından hayal kırıklığına uğratılması durumunda da, tepki gösteriyor. Bu durumu sorgulayıp, neler olduğunu anlamaya çalışıyorlar

Sorularına yeterince açık, doyurucu yanıt alamazlarsa, alana kadarda peşinizi bırakmıyorlar. Durum böyle olunca da, attığımız her adım, ağzımızdan çıkan her söz, söylediğimiz her türkü üzerinde en ince ayrıntısına kadar düşünmek, bilgi sahibi olmak gerekiyor.

Sanat alıcısı, bu şekilde sanatçısının düzeyini belirleyebilir isterse.

Ancak sanatçının da gelişmeye açık, tartışma altyapısına ve kültürüne sahip olması şart. Aksi taktirde karşılıklı olarak ilişki kesiliyor.

Toplumsal muhalefetin tam olarak örgütle-nemediği toplumlarda sanatçılara büyük görevler düşüyor. Yaşama biçiminizle, toplum içindeki duruşunuzla da örnek olmanızı bekliyorlar haklı olarak.

Haklı olarak diyorum çünkü 'Alternatif Kültür Politikaları' oluşturulmalı, 'Çağdaş Anadolu Kültür ve Sanatı' yaratılmalı, geliştirilmeli diyorsunuz, ardından da, televizyon magazin programlarında boy gösteriyorsunuz.

Olmaz hocam!... Tercih yapmak gerek.

Bir insanın ne düşündüğü değil, ne yaşadığı önemlidir derler.

Bazı arkadaşlarımızın 'sanatçı özgür olmalıdır, kendimi sınırlarsam üretemem' dediğini duyar gibiyim.

Özgürlük ile tüm değerleri hiçe sayan davranışlar içinde olmayı birbirine karıştırmamak gerek.

'Ne kötü bu ülkenin bir kahramanının olmayışı' diyen karaktere, 'Asıl ne kötü bu ülkenin bir kahramana ihtiyaç duyması' diyen Ga-lile'yi biliyorum.

Ancak bu ülkenin insanlarının ne denli hassas, ne denli alıngan bir durumda olduklarını da biliyorum. İşte bu yüzden, insanlarımızın bu denli kırılgan ve kendilerini azınlıkta hissettikleri bir dönemde, sanatçıların dört duvar arasından çıkıp, halkın arasına karışmalarının zamanı geldi de geçiyor diyorum.

Aza az, çoğa çok demeden, köylere varana kadar konserlere gitmek, oyunlar oynamak gerek. Bu düşünceyle gittiğimiz ilçe, belde ve köylerdeki insanlarımızın bize duyduğu özlemi görünce heyecanlanmamak olanaksız. Bu halk gerçek sanatçılarını bağrına basmaya hazır. Siyasetçilerden umudu kestikleri için de, sanatçılardan başka sığınacak kimseleri yok.

Bu nedenle tüm toplumcu sanatçıların sokağa çıkmalarını bekliyoruz.; aza az, çoğa çok demeden!...



Ana Sayfa Biyografi Sanatçı Kimliği Makaleleri Foto Galeri Ziyaretçi Defteri İletişim
© Tolga Çandar 2014 | Her hakkı saklıdır | Bu sitede yer alan hiçbir bilgi izin almadan herhangi bir kaynakta yayınlanamaz.