Makaleler SANATÇI DUYARLILIĞI VE ŞİDDET
Televizyon izlencelerinde sanatçılar, ne kadar duygusal olduklarından, kanadı kırık bir serçe için ne çok gözyaşı döktüklerinden, sokak kedilerinin sorunları için örgütle-nilmesi gerektiğinden söz ediyorlar. Doğrudur, olabilir...Kim, ne söyleyebilir ki? Hayvan sevgisi elbette gereklidir ve çocuklarımıza hayvanlarla dost olabilmeyi öğretmek, eğitim programının bir parçası olmalıdır. Beni şaşırtan şey; Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan olaylar sırasında suçsuz çocuklar ölüyor, İstanbul'un göbeğinde otobüsler bombalanıyor ve yine suçsuz insanların yaşama hakları gasp ediliyor, çok duygusal sanatçılarımızdan tık yok. İnsanlarımızın bir kedi kadar bile değeri yok mu acaba bunların gözünde? Kabul edelim etmeyelim, hoşumuza gitsin gitmesin, Doğu ve Güneydoğu'da bir dram yaşanıyor. Birkaç sorumluluk ve vicdan sahibi arkadaşımız dışında kılını kıpırdatan yok. Bu ülkenin duyarlı sanatçıları, adı ister 'Kürt Sorunu', ister 'Güneydoğu Sorunu', ister 'Demokrasi Sorunu', ne olursa olsun, apaçık ortada duran bu sorunu görmek zorundadır. Eğer bu sorun görmezden gelinir de, son günlerde tekrar alevlenen olaylar, bazılarının öne sürdüğü gibi 'tükürse boğulacak birkaç çapulcunun işi' olarak değerlendirilmeye devam edilirse, sonuçlarına hep beraber katlanmak zorunda kalacağız. 'Kadınlara ve çocuklara karşı da gereken yapılır' dedi Başbakan. Tüylerim diken diken oldu. Ne demek istiyor? Bu kafa yapısı bu sorunun üstesinden nasıl gelebilir? Halklar arasında oluşan uçurumun gün geçtikçe derinleştiğinin, böyle giderse bir daha kapanamaz noktaya gelineceğinin farkında değil mi bu insanlar? Avrupa'da yaşayan Kürtlerin Türk bakkallarından alışverişi dahi kestiklerini görmüyorlar mı? Bu durum hiçbir şey anlatmıyor mu gelinen noktayla ilgili olarak? Şiddet nereden ve nasıl gelirse gelsin, kanımın son damlasına kadar karşısında yer almaya devam edceğım. Varlıklarının devamını, akan kanda görenlerin silahlarından çıkan kurşunlarla ölen küçük çocuğun hakkını nasıl arıyorsak, konu ile uzaktan yakından ilgisi olmadığı halde, yanlış zamanda yanlış yerde olduğu için yaşamını yitiren insanların da, askerlik görevi için bulunduğu bölgede mayına basarak, ya da çatışmada bazı organlarını ya da yaşamını yitiren gencecik çocukların haklarını da, aynı kararlılıkla aramak gerek. Yüreği evlat acısıyla yanmış ananın duyum-sadığı acının, milliyeti mi olurmuş?... Bu nedenle, yurtsever, toplumcu bir sanatçı olarak, Cizre pislik yedirme olaylarını protesto amacıyla, 90'h yılların başında İnsan Hakları Derneği tarafından oluşturulan altı kişilik heyet içinde yer almakta hiç tereddüt etmediğim gibi, Güneydoğu'da bacaklarını kaybetmiş ortopedik özürlü gazilerle zeybek gösterisi yapma konusunda da tereddüt etmedim. Tüm sanatçıları bu konuda duyarlı olmaya, nereden gelirse gelsin şiddete karşı açık tavır almaya, sokak kedileri ve kanadı kırık serçe için gösterdikleri şefkatin birazını da, ülkemizin insanları için göstermeye çağırıyorum; anaların yüreği daha fazla yanmadan... |