Makaleler TAHSİL CEHALETİ ALIR...
Yunan Mitolojisinde Kirke adlı yarı tanrı bir varlık vardır; dokunduğu insanı domuza çevirir. Cehalet Kirke'nin ta kendisidir. Halk şairi Sıdkı ne güzel söylemiş: "Cahilin gümrahın düşmen izine Bel bağlama muhannetin sözüne..." Gümrah; boş yere büyüklenen, Muhannet ise; ihanet eden, alçak, korkak, namert demektir. Orta Anadolu'da, halk dilinde söyleme biçimi biraz kaba da olsa, anlatılmak istenen düşünce aynıdır: 'İtme (etme) cahil ilen sohbet küstürün Cam gırığıynan kıçın silme kestirin.' Halk edebiyatında ya da günlük konuşma dilinde, anlatım biçimi farklı olsa da hedefteki düşman aynıdır: Cehalet!... Üniversite mezunu, yani sokaktaki insana göre daha aydın olduğunu varsaydığımız birisi, beni bir arkadaşına tanıtırken şöyle diyor: 'Sanatçıdır, ama aslında ODTÜ mezunu İnşaat Mühendisidir.' Yani demek istiyor ki: 'Bakmayın siz onun türkü söylemek gibi aşağılık bir iş yaptığına, aslında onun da benimki gibi çok saygın bir mesleği var, yoksa ben onunla arkadaşlık yapar mıydım...' Dersini aldığım bir profesör de, yıllar sonra karşılaştığımızda, 'biz seni türkücü olasın diye mi yetiştirdik?' demişti. Bunlar toplumun okumuş kesimi sayılıyor, dikkatinizi çekerim. Cehaletin karşıtı diploma ya da kariyer sahibi olmak değil gördüğünüz gibi. Bunların sanata ve sanatçıya yaklaşımı böyle de, yöneticilerde durum ne sizce? Küçük bir ilçenin belediye başkanı, düğünler dışında toplu eğlence olanağı olmayan ilçesinde, yılda bir kez düzenlediği festival için Kültür Bakanı'ndan destek istediğinde, aldığı yanıt çok ilginçtir: 'Şehrin arıtma tesisini tamamlamadıysan, benden para mara isteme.' Arıtma tesisi, Kültür Bakanının düşünmesi gereken konu mudur allahaşkına? Bütçeden Kültür Bakanlığı için ayrılan pay, ilçelerin arıtma tesisinin kurulması için ayrılmıyor ki... Elbette bir kent için arıtma tesisi önemlidir ama, cahil, beceriksiz, yeteneksiz siyasetçilerin kirlettiği beyinleri ve yürekleri temizleyecek olan sanata yapılacak yatırım, insana yapılan yatırımdır ve arıtma tesisinden çok daha önemlidir bence. Milletvekili adaylığında adımız geçtiğinde, beni kendisine siyasi rakip olarak gören bir belediye başkanı ve eşi, yemekli bir toplantıda 'Milas'ı bir çalgıcıya mı bırakacağız?'demişlerdi de, aynı ortamda bulunan sanatın önemini kavramış saygın bir yargıç, yapılan haksızlığa ve seviyesizliğe dayanamayıp, sanatı ve sanatçıları savunmak zorunda kalmıştı. Sanata ve sanatçılara karşı yapılan saldırılar yalnızca gerici, faşist, güçlerden gelmiyor. İlerici, demokrat kılığına girmiş gizli gericiler, gizli faşistler en az asılları kadar tehlikelidirler. Sıdkı aynı şiirinde şöyle diyor: 'Muhabbet istersen sadık dost ara, Cinsi gayrı ilen uylaşılır mı?' Toplumcu sanatçılar, edebiyatçılar, kendilerini sermayeye satmamış bilim adamları ve dürüst siyasetçiler, hem kendi aralarındaki, hem de toplumla olan bağlarını güçlendire-bilmek için birlikte çalışmak zorundadırlar. Aksi takdirde, hakları olan saygınlığa erişebilmek için daha çok beklerler. |