Makaleler DALGANA BAK HOCAM
Genç bir çift yanıma yaklaştı, saygılı bir ifadeyle benimle kısa bir süre oturup oturamayacaklarını sordular. 'Elbette, buyrun' dedim. Erkek genç bir işadamı. Atadan varsıl. Aldığı eğitimin ve dünyayı izlemesinin verdiği özgüven hemen fark ediliyor. Bayan ise öğretmen. Bir dershanede öğretmenlik yapıyor. Gelir düzeyleri oldukça iyi. İkisinin de okumayla arası çok iyi değilmiş. Yalnızca internet kullanıyorlarmış. Evlerinde ikisinin de ayrı bilgisayarları varmış. Tatilde tek diz üstü bilgisayarlarının olmasından yakınıyorlar ama bir tane daha alacaklarmış. Yoksa aile içi kavga nedeni olmak üzereymiş. 'Bizim dershaneye her öğrenciyi almıyoruz. Baraj sınavı yapıyoruz. Soruların yüzde yetmiş netini yapamayan öğrencileri almıyoruz' diyor bayan. Kazananlar da yıllık altı bin Yeni Türk Lirası ödüyormuş. Yahu yüzde yetmiş alan öğrenci neden dershaneye gider ki? Zaten biraz daha çalışırsa en iyi yerlere girer. Ailelerin gelecek korkusunu sömüren bu sisteme dur diyecek bir babayiğit de görünmüyor ortalıkta. Çocukları birbirleriyle acımasız bir yarış içine sokan bu sisteme lanet ediyorum. Oysa bu yaşta birbirleriyle oynayıp arkadaşlık, dostluk, paylaşım gibi insan değerlerini öğrenmelerine ve geliştirmelerine yardımcı olmalıydık. Tam aksine, arkadaşlarını ezip geçilmesi gereken bir rakip olarak görmeye alıştırıyor çocukları bu sistem. Bu ortamda yetişen çocuklardan gelecek öneriler de elbette 'Boşverin siyaseti miyaseti, dalganıza bakın ağbicim' şeklinde olacak. 'Bu ülkenin dürüst, çalışkan, hak yemeyen ve hakkını yedirmeyen insanlara ihtiyacı var, yolunuz açık olsun, devam hocam' diyecek değiller ya... Neyse ki, sayıları az da olsa böyle düşünen insanlar da var bu ülkede, biliyorum, ve ben onlar için söylüyorum türkülerimi. Çünkü, onlar güzelleştiriyorlar bu dünyayı. Gerisi oksijen canavarı!... 'Hocam emin olun, eğer siyasetle ilgilen-meseydiniz, şu anda sattığınızdan en az on kat daha fazla CD satardınız' dedi erkek olanı. 'Yani bana rüşvet mi teklif ediyorsunuz?' dedim, güldüler. 'Yaşadığım ülkenin insanları gözümün önünde her gün biraz daha yoksullaşırken, başta eğitim ve sağlık hizmetlerinin eşitliği ilkeleri olmak üzere tüm demokratik haklarımız teker teker elimizden alınırken, aydınlar, sanatçılar cayır cayır yakılırken, güzelim Anadolu kültürü Arap yaşama biçimine peşkeş çekilirken, ben biraz daha rahat koşullarda yaşayabilmek için susacağım ve keyfime bakacağım öyle mi, bunu mu demek istiyorsunuz? Eğer öyleyse, sizin dediğiniz koşullarda varsıl bir adam olarak yaşamaktansa, benim özlediğim dünyada yoksul ve salak bir çalgıcı olarak ölmeyi yeğlerim.' Nesli tükenen zavallı bir yaratığa bakar gibi acıyarak baktılar bana. Bu insanların, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Mevtana, Mahzuni Şerif ile aynı dili kullandıklarına inanmak çok zor. Ey bu ülkenin iyi insanları, sizi seviyorum ve sabırlar diliyorum!... |