Makaleler


İNADINA MUTLU OLMAK

Oldukça yorucu bir günün sonunda, kapı önündeki küçük bahçede çayımı yudum-luyorum.

- 'Bugün yapmam gerekenlerin tamamını yaptım' diye kutluyorum kendimi.

Akşama kadar sessizliğin egemen olduğu sokağımız hareketlenmeye başlıyor. Komşularım teker teker evlerine dönüyorlar. Onlar da çok yorulmuşlar anlaşılan. Kimsenin gözü çevreyi görmüyor. Herkesin aklında oruç açmak var, belli oluyor.

İçimden, park edip arabasından inmeye çalışan uzak komşuma, "Merhaba komşum, iyi akşamlar!... İyi misiniz? Nasıl geçti gününüz?" demek geliyor; yapamıyorum.

Çok yakın oturuyoruz ama aslında ne kadar uzağız komşularımızdan. Yazık!...

Burnuma ramazan pidesinin mis gibi kokusu ulaşıyor bir yerlerden. Bir hoşluk kaplıyor içimi. Doğup büyüdüğüm mahalleyi anımsıyorum. Yüzüme hafiften bir gülümseme yayılıyor, dalıp gidiyorum.

Uzaktan anamın sesi duyuluyor:

• " Hadi gari çocoom, hindi (şimdi) top atıl-cek, daha eve giresin yok mu senin? Nasılsa gelcesin eve, kemikleeni avkırcen senin!..."

Ramazan topuyla kendime geliyorum. Sesin geldiği yöne doğru başımı kaldırıp baktığımda görüyorum ki; ramazan topu yerine çok ses çıkaran bir havai fişek bombası kullanılıyor.

Aslında çok pratik bir çözüm bulunmuş bu işe ama nedense içim bi tuhaf oluyor. Keşke gerçek ramazan topu olsaydı diye düşünüyorum. Yani, eskisi gibi olsaydı keşke: Topun olduğu yerden duman yükselse, havada topu sıkıştırmakta kullanılan paçavralar uçuşsa...

Yadırgıyorum.

Gümüşkesen Camisi'nin müezzini Hamdi Amca'nın ezan sesi doluyor kulaklarıma. Yumuşacık, bas sesiyle insanın içini ısıtıyor, soğuk, nemli kış akşamında. Amacı, herkesi tek tek tanıdığı mahallelisine iftarın geldiğini haber vermek. Oysa şu anda uzaktan kulağıma gelen ses hiç de Hamdi Amca rahmetlinin sesindeki gibi insanı güzelliklere davet etmiyor:

- "Bre kafirler, kimin oruç tutup kimin tutmadığını biliyoruz. Hepinize göstereceğiz laikliği maikliği..." diyor sanki. Sesteki titreşimlerden kin ve nefret yayılıyor mahalleye.

Ürperiyorum.

Artık sokakta tek insan dahi yok. Herkes iftar sofrasında. Bu ülkenin insanları dinlerine hep bağlıydılar, öyle de kalacaklar. İnsanlarımızın en temiz, en dokunulmaması gereken yanlarından birisi olan dinsel inançlarını, siyasal amaçlar uğruna kullanmak günahların en büyüğü değil de nedir?

Üzülüyorum.

• "Ezanın Türkçe'den Arapça'ya çevrilmesi, karşı devrimcilere verilen bir ödündür" diyor denizci general. Kenan Evren bunu duymuş mudur acaba? Arap milliyetçileri bu durumdan hiç hoşlanmayacaklar.

Duygulu bir ney sesi karışıyor akşam karanlığına. Mistik ezginin gizemli çağrısına bırakıyorum kendimi. Dinsel bir tema etrafında dolaşmasına karşın ölümün soğukluğunu değil de, yaşamın ne kadar güzel olduğunu du-yumsuyorum. İçimde kin ve nefretin yeşermesine asla izin vermiyorum. Her şeye rağmen yaşama inadına sıkı sıkıya sarılmak gerektiğini düşünüyor, mutlu oluyorum.

Sizinle aynı zaman dilimini paylaşmak ne güzel!..



Ana Sayfa Biyografi Sanatçı Kimliği Makaleleri Foto Galeri Ziyaretçi Defteri İletişim
© Tolga Çandar 2014 | Her hakkı saklıdır | Bu sitede yer alan hiçbir bilgi izin almadan herhangi bir kaynakta yayınlanamaz.