Makaleler


İYİ Kİ OZANLAR VAR

Nâzım'ın dediği gibi, "yaşamak ne güzel şey be kardeşim." Ve ne büyük bir şanstır ki, dünyanın en güzel bölgelerinden birinde; Anadolu'da doğmuşuz.

Bu muhteşem yarımadanın üzerinde biriken kültürün bir parçası olmak, o eşsiz zenginliğin hamallığını yapmak ne büyük bir onur, ne erişilmez bir mutluluk...

Biraz önce Aşık Veysel'i izledim TV'de. Program sonunda CD çalarımın başına oturdum, uzun zamandır dinlemediğim halk ozanlarının CD'lerini dinledim tek tek. Çekiç Ali, Muharrem Ertaş, Hacı Taşan... Sonra, Ali Ek-ber Çiçek'i, Muhlis Akarsu'yu, Nida Tüfekçi'yi, AşıkMahzuni Şerifi...

Sonra yaşayan halk sanatçılarını dinledim birer ikişer türkü ile: Talip Özkan, Musa Eroğ-lu, Arif Sağ, Yavuz Top, Neşet Ertaş, Aşık Kul Hasan...

Ne büyük bir doluluk, ne dipsiz bir birikim!...

Halk oyunlarıyla, destanlarıyla, manileriy-le, el sanatlarıyla ne görkemli bir miras bu.

Ve bu mirasın tamamının sahibi olduğumu düşünmek beni nasıl mutlu ediyor, nasıl içim kabarıyor, kendimi ne çok zengin hissediyorum.

Dışarı çıktım.

Mahallemizde, Çayyolu'nda yürüyorum. Yol boyunca tanımadığım insanlar selam veriyor. Kimisiyle ayak üstü küçük sohbetler ediyoruz. Ne güzel insanlar bizim insanlarımız... Her şeye rağmen gülücüklerini eksik etmiyorlar sevdiklerinden. Birisi, "geçen akşam sizi TV'de izledik hocam, ben sağ görüşlüyüm ama sizin sesinizi, yorumunuzu, sanatınızı çok seviyorum" diyor. Savunduğumuz siyasal düşünceler farklı olsa da, öncelikle birbirimizi sevmek ve güvenmek gerektiğini, bu farklılıkların, düşmanlıkların kaynağı değil de, birbirimizi denetleme ve geliştirmeye yardımcı olacak bir güç olarak algılanmasının daha yararlı olacağını anlatıyorum. Mutlu oluyorlar. Aradıkları tek şey samimiyet ve dürüstlük. Buna sahip olduğunu düşündükleri herkese canlarını verecekler nerdeyse. Oysa bu insanları yönetmeye aday olanların buna zaten sahip olmaları gerek. Yani bu tercih konusu olmamalıydı. Yönetebilirlik ehliyeti başka alanlarda aranmalıydı. Dürüstlüğü ve samimiyeti az bulunan özellik durumuna getirenler utansın.

Bu düşüncelere rağmen bugün hiçbir şey benim keyfimi kaçıramaz. Her şeye rağmen mutlu olmayı, yakalanan küçük fırsatları yabana atmamayı öğrenmeliyiz.

Sürekli neler kaçırdığımızı, neler kaybettiğimizi düşünerek mutlu olmaya imkân yok. Bu yüzden de, değerli halk ozanı dostlarımızın, büyüklerimizin yarattıkları büyülü dünyanın seline kapıldım gidiyorum.

Ne güzel şeyler üretmişler, üretmeye devam ediyorlar hâlâ. Bunun karşılığında ne kazandılar peki: Hapishaneler, yoksulluklar, sürgünler, aşağılanmalar, yangınlara atılmalar, ölümler.

Oysa, sanata ve sanatçıya değer veren bir toplumda yaşamış olsalardı, son derece rahat ve saygın bir yaşam sürecekleri gibi, ölümlerinden sonra da her birinin heykeli dikilirdi.

Ben, kendi adıma hepsine çok teşekkür ediyorum. Bu çorak siyasal ortamın çekilmez hale getirdiği hayatı yaşamaya değer kıldıkları için!...



Ana Sayfa Biyografi Sanatçı Kimliği Makaleleri Foto Galeri Ziyaretçi Defteri İletişim
© Tolga Çandar 2014 | Her hakkı saklıdır | Bu sitede yer alan hiçbir bilgi izin almadan herhangi bir kaynakta yayınlanamaz.