Makaleler POPÜLER KÜLTÜRÜN YOZLAŞMASI
Her bireyin, her sınıfın, her toplumun, her ulusun eğlence anlayışları farklıdır. Bu anlayışların şekillenmesinde etkili olan birçok değişken (belirleyen) var. Bu değişkenler de, etkili oldukları alan içinde tanımlı olacak şekilde, gerek o toplumun tarihi, gerekse çevresel, siyasal, kültürel, ekonomik, coğrafi, dinsel faktörler tarafından belirlenmektedir. Birçoklarının, günlük yaşamın kültürü olarak tanımladığı popüler kültürün yozlaşması, o toplumun geleceğinin ne yönde şekillenmekte olduğunun en önemli göstergelerindendir. İktidarlar tarafından, egemen ideolojilerin yaygınlaştırılmasında önemli bir araç olarak kullanılmakta olan popüler kültür ürünlerinin, toplumun muhalif kesimleri tarafından dahi kabul görüyor olmasının utancını ve ayıbını perdelemeye çalışanlar, iktidarların kontrolünü elinde tutan kesimlerle uzlaşmış sözde devrimci, sözde demokrat, sözde aydın kesimlerdir. Bu saldırılardan kurtulabilmenin yolunu, popüler kültür ürünleri içine gizlenmekte bulan kesimler yanılıyorlar. Çünkü kullandıkları yöntemler ve sahip oldukları olanaklar bakımından çok yönlü saldırı kabiliyetine sahip olan egemen ideolojiler, başlangıçta devrimci olan bu nitelikleri dönüştürmenin ve kendi yararlarına kullanmanın yollarını kolayca bulabiliyorlar. Gericiliğe, yoz kültürlerin bombardımanına, emperyalizme ve faşizme karşı verilen mücadelede yoldaşımız, ışığımız, onurumuz ve kendimizi anlatma aracımız olan türkülerimizin, televizyon eğlenceleri aracılığıyla, dönüştürülmeye ve iktidarların güdümünde içinin boşaltılarak, en yoz eğlence şeklinin bir aracı haline getirilmeye başlandığını, içimiz yana yana izliyoruz. Bu yolla da, o türkülerin içerdiği tarihsel olaylar birer gerçek olmaktan çıkarılıp, hiç yaşanmamış ve asla yaşanmayacak olan bir masal niteliğinde algılanması sağlanmaktadır. Nasıl bir iktidarı devirmenin en kolay yolu onu karikatürize etmekse, bir toplumsal muhalefeti yok etmenin yolu da, onu kültürel bağlarından koparmak ve muhalif kültür ürünlerinin içerdiği gerçeklerin algılanmasını güçleştirmektir. Bu durumun sürekliliği ise, o toplumun kendi kültürüne yabancılaşmasının da yolunu açmaktadır. Katıldığımız televizyon programlarının sorumluları, "hocam mümkün olduğu kadar hareketli türküler çalar da, konuşmayı az tutabilirsek çok iyi olur, toplum böyle istiyor," derken yapmaya çalıştıkları budur. Aslında toplumun böyle istediği falan yok. Böyle isteyenler, o televizyon kanalının yayın politikasını belirleyen ve şövalyeliğini yaptıkları egemen ideolojinin çıkarlarını savunmaya çalışan yöneticileridir. Eğer toplum gerçekten bunu istiyorsa, yani sürekli hoplayıp zıplayıp halay çekerek yaşamak istiyorsa, o toplum delirmiş demektir. Gerek içerde, gerekse dışarıda yaşadığımız bunca kötü gidişe rağmen, bu ülkenin insanları deyişlerin ve ağıtların önünde dahi göbek atabilecek hale gelmişlerse, vay bu ülkenin haline!... |