Makaleler


SABAHA KADAR BURDAYIZ

Bana göre sol tarafta oturan küçük bir grup daha birinci türküden sonra tempo tutmaya başladılar: "Çökertme, çökertme..."

Gülümsedim.

İkinci türküyü söyledim... Bizimkiler yine:

"Çökertme... Çökertme..."

Şaşkınlık ve endişe içinde baktım slogancı gruba. Benim tedirginliğim umurlarında bile değil:

"Çökertme... Çökertme..."

Allah Allah... Hayırdır inşallah...

Boşver dedim, sen türkünü söyle... Duyma...

Duymamak ne mümkün... Dikkatimi çekmek için ne gerekiyorsa yapıyorlar.

Sonunda dayanamadım: "Söylicem efendim, söyliycem... Lütfen biraz bekleyin. Kendimce bir sıralama yaptım, izninizle..."

"Çökertme... Çökertme..."

Aaa... Yeter ama... Sinirlenmeye başlıyorum. Başkalarını da rahatsız etmeye başladılar.

Onlar slogan atar da ben durur muyum:

"Çökertcem... Çökertcem..."

Şaşırma sırası onlarda, gülme sırası diğer seyircilerde.

Baktım üzüldüler, dedim ki: "Arkadaşlar, merak etmeyin, sabaha kadar buradayız. İstediğiniz her türküyü söyleyeceğim. Biraz sabırlı olun, yeter."

O akşam en az dört kez söyledim Çökert-me'yi.

Konserden sonra çorbacıya gittik. Kasabanın tek çorbacısı...

Kapıdan girer girmez birileri ayağa kalktı: "Ooo, efe... Gel bakalım, gel. Sen bizi mahvettin bugün...

"Hayırdır bizim oğlan, n'aptım ben?"

"Daha n'aapceksin efe; senin yüzünden sabaha kadar burada; çorbacıda oturcez."

Niden, n'ettim size ben?

"Sabaha kadar buradayız demedin mi sen konserde?"

Ninilem ben... Demişimdir... N'oolmuş demişsem?

Biz yakın köylerde çalışıyoz; öğretmeniz. Hiç birimizin arabası yok. Beş kişi bir taksi tuttuk buraya gelmek için. Taksici de yanımız-daydı. Sen "Merak etmeyin, sabaha kadar çalcem," deyince, taksiciye "Sen git şimdi, sabah 6'da gel bizi buradan al," dedik. "Nibi-lelim senin kısa kesceeni. Biz köylere hasıl döncez bu saatten sonra? Bu yüzden çorbacıda oturcez sabaha kadar."

İnsanlara o güveni vermek ne güzel. Ama bu kadar da olmaz ki bilader...

Gecenin o saatinden sonra, ses düzenlerimizin yüklü olduğu kamyonla köylere adam dağıttık.

Ben bu olayı konserlerde, radyo ve televizyon söyleşilerinde anlattım. Ama adlarını dahi hatırlamıyorum arkadaşlarımızın.

Aradan dört beş yıl geçti... Aynı ilçeye tekrar konsere gittim. Konser sonrasında fotoğraf ve imza için birileri geldi. İçlerinden biri uzaktan kötü kötü bakıyor.

"Hayırdır efe, bir sorun mu var?" dedim.

"Bırak ya goca efe, ben sennen gonuşmu-yom," dedi.

Niden la bizim oğlan, n'eettim ben sene?

Daha n'eetcen arkıdeş?... Bizi dünyaya ire-zil ettin, dedi.

Anlat bakem şu işi gardeşlik, kimsin sen?

Hani o taksiyi geri gönderen öğretmenler yok mu?... Ben onlardan biri değil miyim?...

İşte benim Anadolum... İşte benim insanım...

Tertemiz, pırıl pırıl... Gel de sevme bu insanları.

Gülmece için kafayı kaldırıp bakmak ve bu insanları sevmek yeterli. Halk kültürü böyle oluşuyor işte.



Ana Sayfa Biyografi Sanatçı Kimliği Makaleleri Foto Galeri Ziyaretçi Defteri İletişim
© Tolga Çandar 2014 | Her hakkı saklıdır | Bu sitede yer alan hiçbir bilgi izin almadan herhangi bir kaynakta yayınlanamaz.