Makaleler İÇİM KAN AĞLIYOR
Bir yakınlarını kaybettikleri halde sahneye çıkmak zorunda kalan sanatçıların öykülerini çok dinlemiştim. Bunun nasıl bir duygu olduğunu, neler hissetmiş olabileceklerini öğrenmek zorunda kalmam diye de dilekte bulunmuşumdur hep. Ancak, dileklerim kabul olmadı ne yazık ki. Adapazarı'nda Eğitim-Sen tarafından düzenlenen konserden yarım saat önce aldım Hrant Dink arkadaşımın katledildiği haberini. Buna benzer acıları daha önce de yaşattı aynı kirli, namussuz, alçak eller bize. Ve biz bu şekilde devam ettikçe, daha çok yaşayacağız bu acıları anlaşılan. Karşı güçler bizi güçsüz, örgütsüz, sahipsiz ve tepkisiz gördüğü sürece, devam edecekler, durmayacaklar. Sonunda, yüreğimde bir yakınımın acısıyla sahneye çıkmak ne demekmiş, onu da öğrettiler bize dostlarım. Karşımızdaki insanların da, yani seyircilerimizin de yüreğinde aynı acı var. Onların da içi kan ağlıyor benim gibi ama yaptık konserimizi. Yaşam sürüyor dedik, başımıza ilk kez gelmiyor ya, dedik... Ne zor bir duyguymuş... Bundan 14 yıl önce bugün (yazımı 24 Ocak günü yazıyorum), aynı eller bu kez bir başka devrimci, demokrat, aydın gazeteciyi, Uğur Mumcu dostumuzu, ağabeyimizi hedef seçmişlerdi. Ve daha niceleri... Doymuyorlar kana!... Her defasında, 'Uğurlar Ölmez!', 'Kışlalılar Ölmez!', 'Hrantlar Ölmez!' diye sloganlar atıyoruz ama ölüyorlar işte. Onu eşine, çocuklarına sormak lazım, ölüyorlar mı, ölmüyorlar mı? Ne kadar acı çekersek çekelim, asla onlarınki kadar olamaz. Ateş düştüğü yeri yakıyor ne de olsa... Ve aradan biraz zaman geçince, acıyla yaşamaya alışıyoruz. En tehlikelisi de bu işte: Artık ölümler, acılar bize işlememeye başlıyor. Her geçen gün biraz daha çabuk unutuluyor ölümler. Ve öyle bir an geliyor ki, bu tür cinayetler yaşamımızın sıradan bir olayı haline dönüşüveriyor hiç farkına varmadan. Bunu 12 Eylül'den önce o kadar yoğun yaşadık ki, bu yüzden biliyoruz. O dönemin tetikçilerinden birisi, daha sonra yaptığı bir söyleşide, "birahanede kafayı çekip çekip, sokaklarda solcu bıyıklı adam arıyorduk öldürmek için," diyordu. Hrant arkadaşımıza kurşun sıkan katilin ruh hali de ondan çok farklı değil. Biz bu adamları iyi tanıyoruz. Televizyon dizileri aracılığıyla bu tür adamlar kahraman olarak sunulmaya, kafası ve duyguları körelmemiş, demokrasi ve insan hakları talep eden insanlar vatan haini olarak gösterilmeye devam edildikçe, bu tür psikopatların hastalıklı kişiliklerini, aydınları katletmek için kullananların kaynağı hiç tükenmeyecektir. Çağdaş demokrasiler çok kültürlü tonlum yaratacağız diye dünyanın dört bir yanından beyin göçü peşinde koşarken, Anadolu'da zaten doğal olarak sahip olduğumuz zenginlikleri yok etmeye çalışanlar, Hrant'ın katledilmesinden sonra çok mutlu olmuşlar mıdır acaba? Kendileri gibi düşünmeyenlere asla yaşam hakkı tanımayan bu ortaçağ kafalılar, tek boyutlu insan devrinin çoktan bitmekte olduğunu bir gün mutlaka görecekler ama o gün yeni bir dünya kurabilmek için gereken akıllı ve duyarlı insanları bulamayacaklar. Çünkü o insanların yetişebilmesi için gereken sevgi, hoşgörü ortamını yok etmeye devam ettikçe, sonuçta ulaşılacak yer çölden başka bir şey olamaz. |