Makaleler


UMUTSUZLUĞUN PANZEHİRİ SEVGİDİR

Felaket tellallarından hiç hazzetmem. İçini karartırlar insanın. Sürekli somurtup hiç gülmemeyi ciddiyet, insanın en güzel yanına sahip olmayı, yani gülebilmeyi ise, basitlik sayarlar. İnsan dünyaya hep kara gözlüklerin ardından bakarken, çok yakınında bile bir ışık yansa, bunu nasıl fark edebilir ki?

Onların bulunduğu ortamlardan uzak durmamızda, sağlığımız açısından yarar vardır, çünkü; en bulaşıcı hastalıklardandır sevgisizlik, umutsuzluk, karamsarlık...

Hani bazı sabahlar çevrenizdekilere "ne o, hayrola, bugün ters tarafından kalkmışsın?..." dedirten bir ruh haliyle başlarız ya güne...Küçücük bir merhaba, bir güler yüzlü bakış, insanca bir dokunuş, komşumuzun enerji dolu 'günaydın'ı, yolda yürürken duyduğumuz bir ezgi, her şeyi değiştirmeye yetiverir aslında. Ama o ana kadar, bugün dünyanın sonu gelecek sanırız.

Oysa, küçük şeylerden mutlu olmayı, yakaladığımız küçük mutlulukları paylaşarak çoğaltmayı birlikte öğrenmemiş miydik?. Geçmişimiz bu bilginin doğruluğunun kanıtlarıyla dolu değil midir?

Bu yüzden, dayağı yemiş ve oturduğu yerde oturması gerektiğinin dersini almış olgun entelektüel pozlarıyla ortada dolaşıp, umutsuzluk ve karamsarlık tohumları saçanların, ne geçmiş ne de bugün adına bizi temsil hakları olamaz.

İşimiz dolayısıyla Anadolu'yu dolaşıyoruz yirmi yıldır. Büyük bir zevkle ve aynı enerjiyle dolaşmaya devam ediyoruz hâlâ. Konserini bitirir bitirmez, hiç kimseyle muhatap olmadan, parasını alıp sıvışanlardan olmadık hiçbir zaman. Tam aksine, eğer çok sıkışık değil-sek, bir gece konaklayıp, insanlarımızı tanımaya, anlamaya, sorunlarına ya da mutluluklarına ortak olmaya çalıştık. Bu beraberlikler sırasında, birkaç önemsiz örnek dışında, bu ülkenin geleceği hakkında umutsuzluğa kapılıp, tamamen kabuğuna çekilenine çok fazla rastlamadım doğrusu. Bu bir günlük muhabbetlerin ardında kimi zaman bir şiir, kimi zaman bir türkü, bir öykü ve her zaman aranan, özlenen dostlar kalmıştır. En önemlisi de; onlardan ayrılırken, demokrasi güçlerinin örgütlü olması gereğini gerçeğinin, herkesçe kavranmış olduğunu görmemizdir.

Anadolu insanını tanıdıkça daha çok seviyorum. Sevdikçe daha iyi anlıyor, anladıkça da üzülüyorum, kahroluyorum. Ne çileli bir halkmış bu...

Geçmişi, bir halkın yöneticilerinin, kendi halklarına ne büyük kötülükler yapabileceğinin örnekleriyle dolu. Kime güvendilerse, sırtlarından bıçaklamış onları.

Ancak, umutsuzluk, güvensizlik ve karamsarlık çığırtkanları, en az egemen güçlerin uyguladıkları politikalar kadar zarar vermiş topluma.

Türkiye'de bir şeylerin değişebileceğine olan inancın kaybolması, karanlığı ve puslu havayı sevenlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz. Demokrasi karşıtları, her türlü iletişim olanağını kullanarak, bu inancı yaymaya çalışıyor.

Bizim ise bu durumda yapacağımız en iyi şey, birbirimize olan sevgi ve güvenimizi ayakta tutabilmek, bu sevgi ve güveni halka yaygınlaştırabilmektir.

Bugün, uzun süredir halini, hatırını sormadığınız dostlarınızı arayıp hallerini ve hatırlarını sormaya, onları sevdiğinizi ve demokrasi güçlerinin safında yer almaya devam ettiğinizi hatırlatmaya ne dersiniz?

Unutmamalıyız ki; güvensizliğin, umutsuzluğun, karamsarlığın panzehiri; sevgidir!...



Ana Sayfa Biyografi Sanatçı Kimliği Makaleleri Foto Galeri Ziyaretçi Defteri İletişim
© Tolga Çandar 2014 | Her hakkı saklıdır | Bu sitede yer alan hiçbir bilgi izin almadan herhangi bir kaynakta yayınlanamaz.