Makaleler


DAVA İNSANLIK DAVASI

Egemen ideolojinin güdümüne girmeyen sanatçılar, bilim adamları, filozoflar ne çok acı çektiler insanlık tarihi boyunca. Baskılar, işkenceler, sürgünler, idamlar... Sağlıklı bir aklın üretemeyeceği ölçüde ve biçimde uygulanan vahşete direndiler ama asla boyun eğmediler.

Bu nitelikleriyle onlar, hangi ulustan olurlarsa olsunlar, insanlığın ortak değerleridir artık. Yaşadıkları acılar da, uğruna ölümü dahi göze aldıkları düşünceleri de, bıraktıkları sanatsal ürünler de bizimdir, tüm insanlığın ortak mirasıdır.

Bu yüzdendir Atina'lı putperestlerinin baldıran zehirini içmeye mahkûm ettikleri Sokra-tes'in çektiği acıyı derinden, ta içimizde du-yumsayışımız. Bu yüzden kendimizi, İtalyan Engizisyonunca acılar çekmeye mahkûm edilen Vanini'nin yerine koyuşumuz. Aforoz edilen, dışlanan Galile'yi kendimizden sayışımız bu yüzdendir.

Pir Sultan Abdal'ın, darağacına giderken kendisine atılan taşlardan değil de, dostun bir tek gülünden ötürü yaralanmış hissetmesinin, Nesimi'nin derisi yüzülürken çektiği acının, Madımak Otel'de diri diri yakılan 35 canın yaşadıklarının diğer ulusların sanatçılarının yaşadıklarından ne farkı var?

Hepsinin verdiği kavga cehalete, karanlığa karşı ortak kavga değilmidir?

Öyledir elbette!...

Ve düşman da, aynı düşman...

Ulusları, dinsel inanışları, kullandıkları araçları farklı gibi görünse de, savundukları düşünceleriyle, yaşamlarını devam ettirebilmek için kullandıkları yöntemleriyle aynıdırlar.

Şili'nin, 'yaptıklarından ötürü hiçbir zaman pişmanlık duymayan diktatörü' Pinochet, halk ozanı Viktor Jara'ya 'Sus, söyleme...' dedi. Susmadı ozan! Türkülerini söylemeye devam etti.

Önce bileklerini kestiler gitar çalamasın diye. O, çalmadan söyledi. Dilini kestiler türkü söyleyemesin diye. 'Mim, mim...' yaparak türkülerini söylemeye devam etti. Sonra, stadyumda binlerce kişinin gözleri önünde katlettiler onu. Viktor Jara'nın yaşadığı acılar da bizim acılarımızdır.

Filistin'de, Eritre'de, Endonezya'da halkı ile birlikte türkü söyleyen sanatçıları, bir televizyon programı kapabilmek için renkten renge girenlerden daha yakın görüyorum kendime; hangi ulustan oldukları umurumda bile değil.

İnsanı insan yapan değerlerin, bu değerler için verilen mücadelenin ulusu olmaz.

Dünyanın bir çok ülkesinde, farklı uluslardan sanatçılarla ortak konserler verdik. O insanları tanıdıktan sonra bir kez daha anladım ki; Aşık Veysel'in dediği gibi; dava, insanlık davası.

Bilgi notu: Ege de, Karadeniz de, Doğu da, Trakya da, Orta Anadolu da biziz. Bu kez doğulu ezgileri yorumladık ve hafta başında beğeninize sunduk. Adı, 'Doğu'... Görüşlerinizi bekliyorum.



Ana Sayfa Biyografi Sanatçı Kimliği Makaleleri Foto Galeri Ziyaretçi Defteri İletişim
© Tolga Çandar 2014 | Her hakkı saklıdır | Bu sitede yer alan hiçbir bilgi izin almadan herhangi bir kaynakta yayınlanamaz.